4 Ağustos 2009 Salı


SABAH, YAĞMUR
VE AYRILIK...






sabaha karşı sessiz
soğuk bir yağmurla
açıyorsun-bütün gece
açmadığın pencereyi

mavi suları solgun
inceden titreyen
üşüyen, Haliç'e
bakıyorsun-uzun

git diyorsun içinden
git buradan artık
senin burda işin ne
kalbin-oradayken


-
SENİ






seni düşündüm birden
bozkır akıp, akıp giderken
çocukluğuma giden bir trenin
kırık ve dalgın camlarından
bir sabah erken



BİRİ VAR - 2






adını koyamadığı hiç
bir tarifsiz bağlılıkla, o
uzak bir yakınlıkla bazen
bazen yakın bir uzaklıkla
sürüklenerek durgun ve dilsiz
tanımsız bir duygu rüzgarında
seni arayan biri var

hiç bilmediği bir semtin
uzun ve gürültülü caddelerinde
büyük yapılar çarşılar içinde
ara sokaklarda pazar yerlerinde
deniz kıyılarında otobüs duraklarında
içinde hep bir umut bir sızıyla
seni arayan biri var

dönüp sonra gerisin geri suskun
o gün gün büyüyen bir ağrıyla derininde
bulanık ve soğuk odalarda dalgın
her akşam her akşam bakıp
bakıp kaldığı o renkli hayal camlarında
hep bir ümit bir arzuyla içinde
seni arayan biri var

unutup herşeyi yine kırık durgun
gözünü kırpmadan saatlerce
ayın geceyi ışıtan buruk güzelliğinde
dalıp dalıp gittiği, o usul
usul uzaklaştığı gerçeğinden
içine gömdüğü binlerce sızılarla yeniden
bir başka dünyaya geçerek sessiz
kırık uykuları ıssız rüyaları boyunca
seni arayan biri var

yüreğinde bir ateş
gözlerinde kül-duman
sen bilsen de bilmesen de
bu şehirde

seni arayan
biri var



BİRİ VAR - 1







gecenin en geç en derin saatlerinde
uzak yıldızların suskun gizeminde
inanç ve hicran yüklü ezgilerde
yaralı, yalnız ve buruk öykülerde
seni arayan biri var

günlerin bungun telaşında
yitip giden kalabalıklar içinde
baktığı gördüğü geçtiği
her şeyde her yerde
adım adım sokak sokak köşe köşe
seni arayan biri var

güneşin doğduğu yerde
güneşin battığı yerde
yağmurda rüzgarda denizde
sana benzeyen herkeste
seni anımsatan herşeyde
seni arayan biri var


-

3 Ağustos 2009 Pazartesi


SENİ NASIL






bir yıl gibi ömrümdesin

ben seni nasıl unutayım

bir yol gibi önümdesin
ben seni nasıl unutayım

bir ay gibi gecemdesin
ben seni nasıl unutayım

bir ateş gibi gözümdesin
ben seni nasıl unutayım

bir çivi gibi beynimdesin
ben seni nasıl unutayım

bir sızı gibi içimdesin
ben seni nasıl unutayım

bir ecel gibi peşimdesin
ben seni nasıl unutayım


ben seni
ben seni nasıl unutacağım


BİR KADINI






içim içime sığmıyor

bir kadını özlüyorum durmadan
yüreğim
için için kanıyor
bir kadını özlüyorum durmadan


böyle her akşam
her akşam
acı, hasret, gam
bir kadını
bir kadını özlüyorum durmadan


GİZLİ VE GİZEMLİ






akşam oluyor

vakit alaca hüzün
havada usul ince bir yağmur
kimsenin kimseyi gördüğü yok
kendi sularında yitik herkes
herkesin gerçeği kendine yük

bense, o

çoktan incinmiş duygularla
hiç bilmediğim bir semtin
ıslak ve karanlık sokaklarını
adımlıyorum durmadan

(dayanılmaz oldu artık
bu acı, bu hasret
b
u ayrılık

bugün de bırakıp

gidiyorum kalbim seni
bugün de eksik dönüyorum
bugün de yarım)

nerdesin, nerdesin, nerde
ey yaralı ve yalnız
yalnız ve uzak, uzak ve gizli
gizli ve gizemli kadın


2 Ağustos 2009 Pazar


ACI DENİZ






ve say ki yaralı
bir gemiydim ben
ne yöne gideceğini bilmeyen
gözyaşıyla dolu
acı bir denizde
vurulup atıran ömrünü

say ki ya da
yerini yurdunu şaşırmış
bir çocuktum
denizi olmayan
acı bir diyarda
bütün sevdikleri ölü




BİR SEVGİ ELİNDEN






siz o acıyı bilir misiniz
upuzun gecelerde tarifsiz
çaresiz sancılar içinde
kıvrandınız mı hiç

siz o acıyı bilir misiniz
buğulu camlarda ümitsiz
bir yağmuru gözyaşıyla
seyrettiniz mi hiç

siz o acıyı bilir misiniz
yorgun odalarda merhametsiz
alev gibi duygularla
eridiniz mi hiç

siz o acıyı bilir misiniz
uzak ve kalpsiz
bir sevgi elinden
kanayıp gitti mi gençliğiniz